Buralarda bir yerde,
Gizli kalmış sayfalarda minik bir kız gizli...
Oradan oraya koşuyor, izler bırakıyor sayfaların üzerine..

Ve sen, o izleri okuyorsun şu an..

17 Haziran 2008 Salı

Kim'sen' sen ... ?

Yalnızım diyorum. Yalnızsın diyor...
E o zaman çekil git be kardeşim yanımdan,
Yalnızlığımı bari çalma benden!
E ben yokum ki zaten diyor..
Haydaaa! Başımıza iş aldık, e iyi sen nesin, kimsin necisin o zaman!?

Senim demez mi..
Der..
Dedi..

Ne cevap verebilirsin böylesine,
Yok hayır diyorum savunmaya geçiyorum,
E gel bak diyor,
Tamam beni andırıyor biraz,
Ama daha güzel o,
Hem daha da artist baksana dövmeler falan kollarda..
Saçları da yapılı falan..
Yok diyorum bak işte değilsin,
Geleceğinim diyor,
İstediklerinim ben senin diyor

Gel de tırsma..
E iyi madem diyorum dönüyorum arkamı,
gider belki diye..
Gitmiyor.. İşte orada hala, aynadan görüyorum..

Peki ben gitsem,
Gidemiyorum..

Ya işte dostlar,
Ben yalnızlığımı bile doya doya yaşayamıyorum..
Saatler aşka beş varken,
Süzüldü hayatıma cennetten gelen bir yıldız..
Cennetle dünya arası bir aşk mesafede,
Bazen aşılamayacak kadar uzun,
Bazen beklediğimden daha kısa...
Ve,
geldi aşk beş dakika erken
Kollarını sardı belime,
Nefesini hissettim tüm bedenimde, delicesine..
Gökyüzünü ayaklarımın altına serdi bir anda,
O yıldızdı cennetten beni izleyen eskiden,
Şimdi cenneti bırakıp benim için gelen...
Bir anda bembeyaz bulutlar sardı her yanı
Işıl ışıldı gözleri,
Masmaviydi yeryüzü,
Kırmızıydı tüm umutlar..
Ve ellerimdeydi elleri...
Tek bir sözcük dökülmedi dudaklardan,
Sözcükler değildi dudakları anlamlı kılan..
Her şeye yeni anlmlar yüklerdi aşk,
Dünya cennetti artık onun için,
Birbirimize aitken cenetti her yer,
Cennetti en karanlık dehlizler...

ECA için yazılmıştır...
[i]Tek bir sözcük dökülmedi dudaklardan,
Sözcükler değildi dudakları anlamlı kılan..[/i]

6 Haziran 2008 Cuma

Halil Cibran'ın Deli'sinden...

...

Nasıl delirdiğimi soruyorsun. Şöyle oldu: Tanrıların çoğu daha doğmadan çok uzun zaman önce bir gün, derin bir uykudan uyandım ve bütün maskelerimin –kendi yaptığım ve yedi hayatta taktığım maskelerin- çalışmış olduğunu gördüm, kalabalık sokaklarda, “Hırsızlar, hırsızlar, Tanrı’nın cezası hırsızlar,” diye bağırarak koştum.

Erkeklerle kadınlar bana güldü ve bazıları korkup evlerine kaçtı.

Ve pazar yerine vardığım zaman bir genç çatıda dikilip, “O bir deli,” diye haykırdı. Onu görmek için yukarıya baktım; güneş çıplak yüzümü ilk defa öpt. İlk defa için güneş çıplak yüzümü öptü ve ruhum güneşe karşı sevgiyle tutuştu ve bir daha maskelerimi aramadım. Ve kendimden geçercesine haykırdım, “Şükürler olsun, maskelerimi çalan hırsızlara şükürler olsun.”

İşte böyle delirdim.

Ve deliliğimde hem özgürlüğü hem güvenliği buldum; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmazlığın güvenliğini, bizi anlayanlar bizden bir şeyleri tutsak ederler çünkü.

Fakat güvenliğimle çok kibirlenmeyeceğim. Zindandaki bir Hırsız bile başka bir hırsızdan güvendedir.

...

Örtüsüzlerin Örtüleri..

Birileri ağlıyormuş siyah örtülerin altında
görmüyormuş örtüsüzler onları
beyazmış onların rengisiyahlar kimin umurunda..

Bir çocuk doğmuş siyah örtünün altında
bir tebessüm hediye etmiş bakanlara
kıskanmış örtüsüzler, toplanmışlar başına
hırpalamışlar minik hediyenin umut dolu gülümsemesini
örtü.. ortasından yırtılmış
bebek ağlamaya başlamış
örtüsüzler örtülülerin arasına karışmış
bir bebek doğmuş beyaz dünyada
kamaşmış gözleriağlamaya başlamış o da..
bir bebek daha
ağlayan bebekler sarmış beyazlığı
örtüsüzler kızgın, örtüsüzler saldırgan
örtülüler saklanır, örtülüler suskun..
bir bebek ağlamış, bir bebek ölmüş..
bir bebek nefreti öğrenmiş ilk nefesinde
siyah bir örtü dikmişler örtüsüzler
herkesi altına saklamışlar
örtülüler örtüsüzler hep beraber siyahların ardına saklanmışlar
bir bebek doğmuş dünyada, ağlıyormuş
bir bebek doğmuş siyah örtünün altında
ışık saçan yüzü en büyük umutmuş..

5 Haziran 2008 Perşembe

Aşılmazdı..

Kapının gıcırtısıydı beni uyandıran asırlık uykumdan
Hani şu açılmasını beklediğim kapı
Ümitlerimin en sönük olduğu anda,
Ölümün nefesini hissettiğimde ensemde,
sığındığım kapı...
"Hiçbir zaman açılmayacak" dediğim
Ama arkasındaki sıcaklığı her zaman hissettiğim o kapı

Uyandım ben,
Kapı açıktı..
Bir el vardı bana uzanmış
Titriyordu bedenim soğuktan
ona dokunana kadar

Sardı bedenimi mutluluk
ve sardı beni aşk..
Gülümsedim ona,
içeriye girdim, tek bir düşünce aklımda...

"Kapı açıldı..."

Kapı...

Hani bir kapı vardı,
Kapalıydı, büyüktü.. Aşılmazdı..
Ya bekle o kapının önünde
belki de yıllarca
Ya da git diğer yoldan demiştin...
Ve ben,
gitmiştim hani...

Şimdi bir avuç pişmanlıkla
yine o kapının önündeyim
Eskisi kadar büyük değil sanki..
Ben mi büyüdüm, o mu küçüldü?
Vurduğumda ses çıkmazdı eskiden
İnceldi mi, ben mi yanlış duydum?
İçeriden sesler geliyor sanki
Tanıdık sesler..
Dayıyorum kulağımı kapıya,
ben miyim o sesin sahibi?

Kapatıyorum gözlerimi..
Evet, evet benim ...
Yalnız değilim ama
Bak dinle, evet o ... Sesini özlediğim..

Bütün bir yolu döndüğüm uğruna..
ama ben orada olamam, değil mi?

Açıyorum gözlerimi,
bir el hissediyorum omzumda,
sıcak bir el...
Tebessümüm yerlerşirken yüzüme
dönüyorum yüzümü güneşe..

Kapıyı kapatıyor arkamdan,
Bir daha hiç çıkma dermişçesine..

Meğer o kapı, ne kadar küçükmüş?

4 Haziran 2008 Çarşamba

Hikaye..

Bir varmış
Bir yokmuş
Bir bebek çığlıklar atarak gelmiş dünyaya
Bir adam feryatlar içinde kapatmış gözlerini
Biri bir fidan dikmiş bahçesine evinin
Biri bir ağacı devirmiş ısıtmak için evini
Biri ağlıyormuş sessizce karanlık bir sokakta
Biri kahkalar atıyormuş elinde bir bardak bira..
Bir adam bir yol sormuş bayanın birine
Bir adam doğru yola sokmuş bir fahişeyi
Ve bir çocuk doğmuş
Bir adam vurulmuş
Biri çiçekler toplamış annesi için
Biri çiçekler koymuş annesinin mezarına
Biri varmış, adını bilemediğim..
Biri varmış... Benliğimden daha yakın..

Çelişki..

Neydi onun hayattan beklediği
tüm umutlarını elinden alan neydi

Sensin o!
Yine başlama bilmezlikten gelmeye yaşananları

Hayır, o hep ağlardı kuytu bir köşede,
hiç denedi mi sence umutlarına sarılıp
gökyüzünde yükselmeyi..

Denediğinde onu tutup aşağıya çekmemiş olsaydın..
Ah sen, beyazlar içindeki karanlık..
Sen olmasaydın..

Ben olmasaydım, sen olabilir miydin gerçekten?
Sevebilir miydi bu zavallı, nefreti bilmeden?
Ya da gülebilir miydi sence, ağlamadan..
Acı çekmeden anlayabilir miydi güzel günlerin değerini.. ?

Ben onun minicik ellerini tuttuğumda bebekti daha..
Nefretle itmişti beni.. İstememişti hiçbir zaman..
O her zaman bildi seni, öğrenmesi gereken benim..
Defol git şimdi.. İstemiyor o seni.. İstemiyor bizi..

Ben gidemem... Onun bedeninin diğer yarısıyım..
Karanlığıyım onun yaşamının, olmazsa olmaz, gözyaşlarıyım..
Sen gitmelisin zavallı mutluluk..
Başka insanlarda harcamalısın kendini

Gitmek mi..
Gitmek için önca varolmak gerekmez mi karanlık?
Sence ben hiç burada oldum mu ?

1 Haziran 2008 Pazar

Ben Kimim?

.........

Ben kimim senin için,
Beyaz bir elbiseden ibaret ruh mu,
Sımsıcak yanan beden mi..
Her sabah uyandığında yüzünde açan tebessüm müyüm yoksa?..

Ellerini tuttuğumu hissedebiliyor musun,
Hislerin var mı hala..
Bütün bedenini karanlıklar sarmış, duydum
Ya kalbin?
O da gölgelerin esiri mi oldu senin gibi?
Yoksa savaştı mı,
kendisi için savaştı mı sonuna kadar?

Ben kimim senin için,
Kılıcındaki güç mü,
Beynindeki düş müyüm sadece?
Beni mi seçeceksin, yoksa kolay yolu mu
Kaçarken yorulmak mı, yoksa benimle savaşırken mi?
İnadına yaşamak istersen benimle,
Elimin sıcaklığını elinde hissedersen,
Son bir kez savaşalım dersen, buradayım..
Beyaz bir zırh ile büründü ruhlarımız,
Yanan birer beden oldu benliğimiz
Bu, son savaşımız Savaşçı'm
İnadına yaşamak için... Son savaş..

...........